8 Haziran 2008 Pazar

KuvayiMilliye


slayt indir, slayt, slayt izle, online slayt, canlı slayt, slayt
www.pdrgrup.com

Düşman işgalleri karşısında yurdun çeşitli yörelerinde ortaya çıkan milli direniş teşkilatlarına Kuvayı Milliye denir.İlk direnişler, güney cephesinde Fransızlara karşı başlamıştır. Kuvayı Milliye, teşkilat olarak batıda Yunan işgallerine karşı ortaya çıkmıştır.
İstanbul Hükümeti'nin işgaller karşısındaki çaresizliği, Mondros Ateşkes Antlaşması ile orduların dağıtılması Kuvayı Milliye'nin ortaya çıkmasına neden olan etkenlerdir.
1919'un Temmuz ve Ağustos aylarında yapılan Balıkesir ve Alaşehir kongrelerinde Kuvayı Milliye'nin insani ve maddi yönden desteklenerek ortak bir cephe oluşturulması kararlaştırıldı ve böylece Batı Cephesi meydana geldi.
Sivas Kongresi'nden sonra Ali Fuat Paşa ,düzenli orduların oluşturulmasından sonra da İsmet Paşa Batı Cephesi komutanlığına getirilmişlerdir.

I.Dünya Savaşı'nda Suriye'de görev yapan Mustafa Kemal , Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası İstanbul'a geldi.İstanbul'dan vatanın kurtuluşunu mümkün görmeyen Mustafa Kemal Anadolu'ya geçmeye karar verdi.
Samsun ve çevresinde Türkler ile Rumlar arasındaki çatışmaları önlemek isteyen İstanbul Hükümeti, Mustafa Kemal'i 9.Ordu Müfettişi olarak görevlendirdi.
Mustafa Kemal,Doğu Anadolu'da sivil ve askeri kurumlara emretme yetkisini de alarak 16 Mayıs 1919 tarihinde Samsun'a hareket etti.
Asıl amacı milli mücadeleyi başlatmak ve organize etmek olan Mustafa Kemal arkadaşlarıyla birlikte 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun'a ayak bastı.
Bu tarih ,Kurtuluş Savaşı'nın başlangıç tarihi olarak kabul edilir.

Ulusal egemenliğe dayanan, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini oluşturan ilk kuruluş belgesi olması nedeniyle de Amasya Genelgesi'nin Türk tarihinde ayrı bir yeri ve önemi vardır.




12 Haziran 1919'da Amasya'ya geçen Mustafa Kemal ve arkadaşları Hüseyin Rauf Orbay, Refet Bele ve Fuat Cebesoy birlikte Amasya Genelgesi'ni hazırladılar. Bildiri, Erzurum'da 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir'e sunuldu. O'nun da onayının alınmasından sonra, bildiri, 22 Haziran 1919'da tüm mülki amir ve askeri komutanlara telgrafla Abdurrahman Rahmi Efendi tarafından ulaştırıldı







Kurtuluş Savaşı'nın gerekçesi, amacı ve yöntemi belirlenmiştir.




İlk kez milli egemenliğe dayalı bir yönetimden bahsedilmiştir.

İstanbul Hükümeti ilk kez yok sayılmıştır.

Türk Milleti hem İstanbul'a hem de işgalci güçlere karşı mücadeleye çağırılmıştır.

Kurtarıcı olarak görülen padişah, hilafet, manda ve himaye düşüncesinin yerini millet ve milliyetçilik düşüncesi almıştır.

Üstü kapalı olarak "Temsil Kurulu"nun oluşturulmasından bahsedilmiştir.




Mustafa KEMAL padişah tarafından kendisine verilen yetkiyi halkın yararı doğrultusunda en iyi şekilde kullanmıştır.




Direniş esasları ilk defa Amasya'da yazılı bir ilke haline getirilmiştir.

Erzurum Kongresi Mart 1919 tarihinde merkezi İstanbul’da bulunan Vilayât-ı Şarkîye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye/Doğu İllerinin Haklarını Koruma adı ile kurulmuş Cemiyetin Erzurum Şubesi, Amerikan mandasi'nin kabul edilmesi ön fikri ile bir Erzurum il toplantısı planlamıştı.

Bu cemiyet, kendi adına olan etkinlikleri düzenlemek için Heyet-i Faale/Faal-Aktif Heyet adında Halide Edip'inde savundugu Manda fikrinin heveslisi bir üst kurul oluşturmuştu. Bu kurulun, Trabzon’daki kendi cemiyetleri ile aynı amaçlar için çalışan bir başka teşkilatla temasa geçmesi sonucu Doğu illerini kapsayan bir toplantı kararlaştırılmıştı. Aynı dönemde Erzurum’a gelen Mustafa Kemal Amasya tamimi sonrasi il toplantisindan bolge kongresine cevirilen toplanti oncesinde, delegeler ile on temaslar sonrasi, Manda fikrine karsi cikilmasi gorus hakimiyetiyle Osmanli ordusundan istifa etmisti. Kendisine fahri hemsehrilik veren ve daha sonrada nufus kaydi alarak Millet Meclisinde ilk milletvekili olarak temsil edecegi Erzurum'da, Mustafa Kemal'e Kazim Karabekir Pasa bir suvari alayi ile gelerek bir milli kurtulus harbi icin katilma istegini belirtmis, sehri ve kendisini koruma altina almistir. Bu çalışmaların paralelinde Erzurum Kongresi bir okul salonunda Bitlis, Erzurum, Sivas, Trabzon ve Van vilayetlerinden gelen 56 delege ile toplanmıştır. Gelmesi gereken diğer il temsilcileri çeşitli engellemeler yüzünden kongreye katılamamışlardır

Mustafa Kemal kongreye 48 oyla başkan seçilmiş ve kongre, çalışmalarını 7 Ağustos tarihine kadar sürdürmüştür . Bu süre zarfında, Erzurum’da, özellikle Trabzon’dan gelen temsilcilerin, biraz İngiliz sempatizanlığından, biraz Prens Sabahattin liberalizminden ve biraz da liman ticaretinin ortaya çıkardığı burjuvazi anlayışından kaynaklanan alternatif program taslağı ile, Amasya’da ortaya çıkmış olan askeri bürokratik merkezileştirici formüller çatışmıştır. Bu çatışmayı Amasya grubu kazanmakla birlikte, Trabzon ve diğer illerin baskısı ile, Mustafa Kemal ve Rauf Bey’in, yerel mülkî amirlerin, yetki bölgelerinde faaliyette bulunan örgütlerin/Kuva-yı Milliye örgütlerinin doğal başkanları sayılmaları önerisi kabul görmemiştir. Bu olay aslında biraz ileride de değineceğimiz üzere Milli Mücadele’de tabanın etkisini göstermesi bakımından önemlidir . Üstelik askeri ve bürokratik ağırlıklı Amasya önderlik grubu ve önder/Mustafa Kemal, Erzurum’da ilk defa olarak sivil tabanla buluşmuştur. Bunun sonucunda hem Amasya grubu sivil meşruluk kazanmıştır, sivilleşmeye başlamıştır hem de kongreye tek ve merkezi yönetim fikrini aşılamıştır .




Erzurum’da, ileri ki yılların uygulamalarında da daima göz önünde tutulacak olan bu kararları alan kongre, başkanlığını Mustafa Kemal’in yapacağı ve kongre adına hareket edecek, kongrenin icracı kurulu olarak görebileceğimiz dokuz kişilik Temsil Heyeti’ni seçtikten sonra dağılmıştır.

Erzurum Kongresi, Doğu Anadolu’nun kaderini görüşmek üzere toplanmış olsa da memleketin bütününü ilgilendiren meseleler hakkında karar almıştır . Bu kongre, ulusallık eğilimlerini açıkça taşımış olmasına karşın özellikle temsili niteliği açısından bölgeseldir, sadece Doğu ve Kuzeydoğu illerini kapsamaktadır. Ayrıca bu kongre Mustafa Kemal’in ve onun önderliğinin etkisi altında cereyan edecek ve bunun izlerini taşıyacak olmakla beraber, yerel girişimlerin ürünü olarak ortaya çıkmıştır . Fakat her şeye rağmen bu kongre ile Milli Mücadelenin kayıtsız şartsız istiklale ve kayıtsız şartsız milli hakimiyete dayalı programı netlik kazanmıştır. Kongrede vatan sınırları belirtilerek, vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı ilan edilmekle, emperyalistlere de Anadolu’nun, öz yurdun işgal edilemeyeceği anlatılmak istenmiştir.

Anadolu’ya da, yöresel direniş örgütlerinin bir çatı altında birleştirilebileceğini, vatanseverlerin tek amaç çevresinde toplanabileceğini göstermiştir. Bu yönüyle ilerleyen süreç içinde Sivas Kongresi’nin toplanmasını da kolaylaştırmıştır. Son olarak, Temsil Heyeti’nin, gerektiğinde bir hükümet olarak vazife göreceği açıklanmakla Milli Devletin yürütme organı olma çabası, Amasya’dan sonra daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmakta idi.

Erzurum Kongresi’ne, doğal olarak İstanbul Hükümeti ve İşgal Kuvvetleri tepki göstermişler ve, Mustafa Kemal ile Rauf Bey’in tutuklanarak İstanbul’a gönderilmelerini istemişlerdi. Oysa bu iş artık o kadar kolay değildi. Artık Anadolu’da devletleşme eğilimleri başlamış ve doğu illeri adına bir Temsil Heyeti oluşturulmuştu.

Erzurum Kongresi yetkilerini Temsil Heyeti’ne devrettikten sonra dağılmış ve Mustafa Kemal de Heyet-i Temsiliye Reisi sıfatıyla Doğu İlleri’nde Cemiyetin teşkilatını yaymak, kökleştirmek için çalışmalara başlamıştı. Bununla birlikte Amasya Genelgesi’ne uygun olarak Milli Kongre’nin hazırlıklarını yapmak üzere 2 Eylül 1919’da Sivas’a gelmiştir .

Sivas Kongresi’nin hazırlık çalışmaları yapılırken gerek kamuoyu gerekse temsilciler bazı fikirler çerçevesinde çatışmalar ya da çelişkiler yaşamakta idi. Sivas Kongresi’nin hemen öncesinde ya da kongre sıralarında etrafında toplanılan ya da savunulan görüşleri şu şekilde toparlayabiliriz:

Bazıları tümden, Damat Ferit’in görüşlerini paylaşıyorlar; bu Kongre’nin İngilizler başta olmak üzere İtilaf/Anlaşma Devletlerini Osmanlılar’a karşı iyice olumsuz bir tavır içine sokacağını ileri sürüyorlardı. Bazı vatanseverler ise böyle bir girişimin hiçbir yararı olmayacağını düşünüyorlardı; veya bu kongreye katılmaktan çekiniyorlardı. Bazı kesimlerde, 1919 yılı içinde Anadolu’nun diğer bölgelerinde toplanmış olan yerel ya da bölgesel kongreler tipinde bir değerlendirme ile Sivas Kongresi’ni de yerel bir girişim olarak görüyorlardı. Bunların dışında, Kongre’ye taraftar olanlar, hatta katılmak isteyenlerin seçimi veya seçildikten sonra Sivas’a gönderilmeleri İstanbul tarafından her çeşit taktik kullanılarak engellenmeye çalışılıyordu ki doğal olarak bu da Kongre’ye yönelik düşünceleri etkiliyordu.Bütün bu güçlüklere rağmen Sivas Kongresi ancak 4 Eylülde açılabildi. Bununla beraber az önce üzerinde durduğumuz görüşler çerçevesinde katılım beklenen kadar olmadı ve üstüne üstlük bu fikirlerden bazıları Manda Sistemi ile beraber Kongre’de ön plana çıkmış ve şiddetli tartışmalara yol açmıştır

Mustafa Kemal’in Amasya Genelgesi ile yaptığı çağrı üzerine, 1.Dünya Savaşı’ndan sonra işgale uğrayan Türk topraklarını kurtarmak ve Türk milletinin bağımsızlığını sağlamak için çareler aramak amacıyla seçilmiş ulus temsilcilerinin Sivas’ta biraraya gelmesiyle, 4 Eylül 1919 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında gerçekleşen ulusal kongredir.

Sivas Kongresi’nde alınan kararlar, daha önce gerçekleştirilen Erzurum Kongresi kararlarını genişleterek tüm ulusu kapsar bir nitelik kazandırmış ve yeni bir Türk Devleti’nin kuruluşuna temel olmuştur; bu nedenle Sivas Kongresi’nin Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki önemi büyüktür.

Sivas Kongresi 4 Eylül 1919 Perşembe günü saat 14. 00’de Sivas Lisesi(o zamanki adıyla Mekteb-i Sultani) salonunda toplantının davetçisi ve düzenleyicisi olan Mustafa Kemal’in açılış konuşması ile başladı. İlk oturumda yapılan gizli oylamada 3 aleyhte oy dışında tüm oyları alan Mustafa Kemal, Kongre Başkanlığı'na seçildi.Bekir Sami ve Rauf Bey’ler Başkan yardımcılıklarına seçildi.

5 Eylül 1919 günü saat 14:30’da başlayan ikinci oturumda kongre delegeleri, daha önce bir komisyon tarafından hazırlanan yemin metni üzerinde tartıştılar ve "vatanın kurtuluşu ve milletin mutluluğundan başka hiçbir kişisel maksat izlemeyeceklerine; mevcut siyasi partilerin hiçbirinin amaçlarına hizmet etmeyeceklerine" dair yemin ettiler.

7 Eylül 1919 tarihindeki üçüncü oturumda Erzurum Kongresi Tüzüğü’nün metni görüşüldü yapılacak değişiklikler aynı gün karara bağlandı. Doğu illeri için öngörülen hüküm ve şartlar, bütün ülkeyi kapsayacak biçimde değiştirildi.




8 Eylül 1919 tarihinde gerçekleşen dördüncü oturumda İsmail Fazıl Paşa, Bekir Sami ve İsmail Hakkı Bey’ler tarafından kongreye verilen Amerikan mandası konusudaki muhtıra tartışıldı. Yoğun tartışmalar sonrasında muhtıra geri çekildi.

9 Eylül 1919 Salı günü yapılan beşinci oturumda Ankara’da bulunan Ali Fuat Paşa’ya telgraf çekilerek Anadolu Kuvayi Milliye Başkomutanlığı’na getirildiği bildirildi. Meclis-i Mebusan’ın bir an önce açılması, Damat Ferit Paşa hükümetinin değiştirilmesi konuları görüşüldü.




10 Eylül 1919 tarihli altıncı oturumda, delegeler Kongre’nin mali ihtiyaçlarına katkıda bulunmayı kabul ettiler. Haftada iki kez yayınlanacak İrade-i Milliye adlı bir gazetenin çıkarılmasına karar verdiler. Gazetenin ilk sayısı 14 Eylül’de çıktı ve üç yıl boyunca yayın yaptı.

11 Eylül1919 günü yapılan son oturumda çeşitli isimlerdeki cemiyetlerin Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti altında birleştirilmesi bir bildiri ile millete açıklandı. Her türlü işgale karşı müdaafaa kararı alındı. Kongre Temsil Heyeti’ne 6 yeni üye seçildi. Damat Ferit Paşa hükümetine duyulan güvensizliği padişaha bildirmek ve yeni bir hükümet kurulmadıkça İstanbul ile ilişkileri kesmek kararı alındı. Padişaha doğrudan ulaşmak mümkün olmayınca ve verilen süreler dolunca, 12 Eylül sabahından itiberen İstanbul ile ilişkilerin kesilmesi kararı alındı ve tüm merkezlere bildirildi.

Kongre, Umumi Kongre Heyeti adına yayınlanacak bir beyanname hazırlayarak çalışmalarına son verdi.

12 Eylül 1919 günü Sivas Halkının davetli olduğu bir açık oturum yapıldı.

Sivas Kongresi’nde seçilen 6 kişinin, Erzurum Kongresi’nde seçilen 9 kişilik Temsil Kurulu’na eklenmesiyle oluşturulan 15 kişilik yeni Temsil Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıncaya kadar ülkeyi yönetmiş; böylece Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas’a geldiği 2 Eylül 1919 tarihinden Temsil Kurulu ile birlikte Ankara’ya hareket ettikleri 18 Aralık 1919 tarihine kadar Sivas, fiilen ülkenin başkenti olmuştur.

Amasya Görüşmesi (20 - 22 Ekim 1919)

Sivas Kongresi’nden sonra Temsil Heyeti’nin çalışmaları sonucunda İstanbul’da Damat Ferit Hükümeti istifa etmiş ve yerine Ali Rıza Paşa Hükümeti kurulmuştu.

Yeni hükümet Milli Mücadele’ye karşı ılımlı bir tavır içinde olup, Anadolu ile ilişkilerin devam etmesini istemekteydi. Bu düşünceler doğrultusunda İstanbul Hükümeti adına Bahriye Nazırı Salih Paşa ile Mustafa Kemal’in başkanlığındaki Heyet-i Temsiliye arasında yapıldı.

Bu görüşmenin sonucunda;

İstanbul Hükümeti Sivas Kongresi kararlarını kabul edecektir.

İstanbul Hükümeti, Temsil Heyeti’nin görüşlerini almadan işgalci devletlerle barış görüşmeleri yapmayacaktır.

Milletvekili seçimleri serbest bırakılacak, İngiliz işgali altındaki Osmanlı Mebuslar Meclisi yeniden açılacaktır.

Hükümetle Temsil Heyeti arasındaki anlaşmazlıklar son bulacaktır.

Amasya Görüşmeleri sonucunda Osmanlı Mebusan Meclisi’nin İstanbul’da toplanmasına karar verildi. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, Meclis ile daha yakından temaslarda bulunmak amacıyla Temsil Heyeti ile birlikte Ankara’ya geldi Mustafa Kemal’in Ankara’yı merkez olarak seçmesinde;

Ankara’nın ulaşım ve haberleşme yönünden Sivas’a göre daha elverişli olması,

Ankara’nın, Anadolu’nun tam orta yerinde bulunması,

İstanbul’daki gelişmeleri daha yakından takip etme imkanının bulunması,

Ankara’nın, asıl savaşların yapıldığı Batı cep­hesi’ne yakın olması gibi konular etkili olmuştur.

Mustafa Kemal ve Temsil Heyeti, yakın bir tarihte toplanacak olan Osmanlı Mebuslar Meclisi'nin çalışmalarını yakından takip edebilmek amacıyla Ankara'ya geldiler.Coğrafi konumu, ulaşım ve haberleşme kolaylığı ile Batı Cephesi'ne yakın oluşu nedeniyle Ankara merkez olarak kabul edilmiştir.

Mustafa Kemal İstanbul'un işgal altında olması nedeniyle buradaki meclisin rahat çalışamayacağını, sıhhatli kararlar alamayacağını, alınsa bile uygulanamayacağını söylemiştir.
Başşehrin İstanbul olması, padişahın varlığı ve anayasa gereği meclis,12 Ocak 1920'de İstanbul'da toplandı.
Kendisi İstanbul'a gidemeyen Mustafa Kemal, meclis başkanı seçilmek ve Müdafaai Hukuk Grubu kurulmasını istediyse de bu mümkün olmadı.Osmanlı meb'usları, kendi aralarında Felah-ı Vatan Grubu'nu oluşturdular.Bu grup, Misak-ı Milli adlı bir bildiri yayınlayarak bunu meclista ilan ettiler.




MİSAK-I MİLLİ KARARLARI




1-Türklerin çoğunlukta olduğu yerler Türk vatanıdır.
2-Halkının çoğunluğu Arap olan ülkelerde ve vatandan koparılmak istenen Batı Trakya ve Doğu Anadolu'da kaderini tayin için halk oylaması yapılmalıdır.
3-Kapitülasyonlar kaldırılmalıdır.
4-Azınlıklara, dışarıdaki Türklere verilen haklar kadar hak verilebilir.
5-Güvenliği sağlanmak şartıyla boğazlar dünya ticaretine açılabilir.

ÖNEMİ:Misak-ı Milli, milli mücadelenin hedefini, vatanın sınırlarını ve bağımsızlık esaslarını benimseyip gerçekleştirmeye çalışmıştır.


Meclisin kendi yararlarına karar alacağını uman İtilaf Devletleri, Misak-ı Milli kararlarının geri alınması için önce Ali Rıza Paşa, sonra da Salih Paşa hükümetlerine baskı yaptılar.
Bir sonuç alamayınca İstanbul'u resmen işgal ettiler, meclisi basarak, kimi milletvekillerini Malta'ya sürdüler.




ÖNEMİ:

1.İstanbul'un işgali Mustafa Kemal'in haklılığını ortaya çıkardı.Kaçabilen bir çok mebus, aydın komutan ve gazeteci Anadolu'ya geçti.

2.T.B.M.M.‘ nin açılması için ortam oluştu.


3.M. Kemal, işgali protesto ederek yeni seçimlerin yapılmasını istedi.

Yeni seçimlere gidildi.Meclis, yeni seçilenler ve Osmanlı meclisinden kaçabilenlerin katılmasıyla Ankara'da toplandı.T.B.M.M. Türk milletini temsil ettiğini ve kendi üstünde güç kabul etmediğini tüm dünyaya ilan etti.

T.B.M.M. 'ye karşı baş gösteren ayaklanmalar dört grupta değerlendirilebilir.




1.İngilizlerin desteğiyle İstanbul hükümetince çıkarılan ayaklanmalar: Kuvayı İnzibatiye (Halifelik Ordusu), Anzavur Ayaklanması.
2.İstanbul hükümetinin desteklediği ayaklanmalar: Bolu, Düzce, Hendek, Afyon, Adapazarı, Konya, Yozgat ve Milli Aşireti ayaklanmaları.
3.Kuvayı Milliye yanlısı olup sonradan ayaklananlar: Ethem Bey, Demirci Mehmet Efe, Yörük Ali Efe.
4.Azınlık ayaklanmaları: Adana'da Ermeniler, Karadeniz'in doğusunda Rumlar, işgalci devletlerin yardımıyla kendi devletlerini kurmak için ayaklandılar.
NOT: Kışkırtma ile çıkan ayaklanmalarda din istismarı yapılmış, Kuvayı Milliye liderleri ise şahsi hırsları yüzünden ayaklanmışlardır.

1.İstanbul'daki Şeyhülislam Dürrizade'nin fetvasına karşı Ankara müftüsü Rıfat Börekçi'den milli mücadelenin desteklenmesi yönünde fetva alındı.




2.Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkarıldı.

3.İstiklal Mahkemeleri kuruldu.

4.İstanbul'la tüm ilişkiler kesildi.

1.İşgallerden kurtuluşun gecikmesine neden oldu.

2.Kardeş kanı döküldü.

3.Düşman ilerleyişine fırsat tanınmış oldu.

4.T.B.M.M. işgalleri bastırarak otoritesini kabul ettirdi.

Osmanlı Devleti'nin İtilaf Devletleri'yle imzalamış olduğu son antlaşmadır.İtilaf Devletleri, kendi aralarındaki anlaşmazlıklar ve Türk Milletinin direnişi sebebiyle, diğer İttifak Devletleri'nden sonra Türklerle anlaşma yapmak zorunda kalmışlardır.Antlaşma, Saltanat Şurası'nda görüşülmüş ve Damat Ferit Paşa hükümeti tarafından imzalanmıştır.

1.Osmanlı ülkesi, İstanbul ile Anadolu'nun küçük bir bölümünden ibaret olarak kalacaktı.Osmanlı Devleti, eğer azınlıkların haklarını gözetmezse İstanbul da elinden alınacaktı.
2.Boğazlar tüm devletlere açık bulundurulacak ve uluslararası bir komisyon tarafından idare edilecekti.
3.Doğu Anadolu'da iki yeni devlet kurulacaktı (Ermenistan ve Kürdistan).
4.İzmir ve çevresi ile Batı Trakya; Yunanistan'a,
5.Antalya ve Konya yöreleri ile İç Batı Anadolu; İtalya'ya,
6.Suriye,Adana,Malatya ve Sivas çevreleri; Fransa'ya,
7.Irak ve Arabistan İngiltere'ye verilecekti.
8.Askerlik zorunlu olmayacak,asker sayısı azaltılacak ve orduda ağır silahlar bulundurulmayacaktı.
9.Azınlıklara geniş haklar verilecek ve kapitülasyonlardan bütün devletler yararlanacaklardı.

1.T.B.M.M. antlaşmayı tanımadığını bildirdi.
2.Antlaşmayı imzalayanları vatan haini ilan etti.

DÜZENLİ ORDULARIN KURULMASI

Kuruluş Sebepleri:
1.Kuvayı Milliye birlikleri her ne kadar Yunan orduları ile mücadele etse de, kesin zaferler elde ederek başarılı olamadı.
2.Kuvayı Milliye birlikleri eğitimsiz ve disiplinsizdi.İhtiyaçlarını halkta zorla alma yoluna gitmiş ve halkın tepkisini çekmeye başlamıştı.
3.Zafer, her yönden iyi donanımlı bir orduyla elde edilebilirdi.
T.B.M.M.'nin açılışının ardından düzenli orduya geçiş süreci hızlandı.Haziran 1920'de Batı ve Doğu Cepesi Komutanlıkları kuruldu.Kuvayı Milliye birlikleri de bu ordulara bağlandı.Düzenli orduya katılmak istemeyen bazı Kuvayı Milliye yanlıları da ayaklandılar.Yunanlılara karşı başarılar elde ederek takdir toplayan Ethem Bey (Çerkez Etem), üzerine gelen düzenli ordu birliklerine direnmeden Yunanlılara sığındı.

SAVAŞ DÖNEMİ
Kurtuluş Savaşı'nda Türk Ordusu, üç cephede savaştı.
Doğu Cephesi'nde Ermenilerle, Güney Cephesi'nde Fransızlarla, Batı Cephesi'nde ise Yunanlılarla mücadele edildi.

www.pdrgrup.com

Hiç yorum yok: