DAVRANIŞ DEĞİŞTİRME YÖNTEMLERİ
HALİL KARAKUŞ
Rehber Öğretmen
Çocuklarda Davranış Bozuklukları
YAYGIN ANNE–BABA TUTUMLARI
Aşırı sevgi tutumunda, aile çocuğu sevgiye boğucu, onu çok koruyucu ve aşırı kollayıcıdır. Çocukta; bağımlılık ve güvensizlik gelişir. Çocuk, karşılaştığı her sorunda çözüm kapısı olarak anne babaya dayanır, onlara güvenir fakat kendisine güvenmez
Sıkı Eğitim, çocuğa olur olmaz yasaklar koyma ve yaşanmaz kurallarla çocuğu yetiştirmektir. Çocuk sıkı bir denetim altındadır, en küçük yanılgı ve hatalar bile gözden kaçmaz ve derhal düzeltilmesi istenir. Fiziksel ceza ön planda, çocuklara kendilerini yönetme fırsatı verilmez. Çocuk; kibar, sessiz, uslu ve dürüst olmasına karşın küskün, çekingen, kolay etkilenebilen, huysuz ve aşırı hassas bir yapıya sahip olur.
Gevşek Eğitimde anne- baba, her şeyi hoş görür; çocuktur her şeyi yapar, çocuk özgür olmalıdır anlayışıyla hareket eder. Aşırı gevşek tutumla yetişen çocuk; bencil, sabırsız ve anlayışsız olur.
Aşırı verici ve koruyucu biçimde sunulan sevgi: (Nevrotik Kişilik)
Bebek gibi bakılan çocuk, ama çocuktan ileri düzeyde başarı bekleyen tavırdır.
Yetersiz Sevgi ve Aşırı Disiplin: (Saldırgan Kişilik) Yetersiz sevgi, çocuğu kabullenmemektir. Çocuk çoğunlukla aşağılanır ve horlanır. Sıkı eğitim vardır ve disiplin genellikle aşırı cezalarla uygulanır; en küçük hatada cezalandırma (dayak,şiddet) yoluna gidilir. Çocuğun kendine güveni kaybolur, kişiliği hiçe sayılır.
Yetersiz sevgi ve sıkı eğitimle yetişen çocuklar; karşı çıkma ve saldırganlık yollarıyla kendilerini kabul ettirmeye çalışırlar ve iç dünyalarını açıklamakta zorlanırlar.
Gevşek Eğitim ve Yetersiz Sevgi: (Pasif Donuk) Çocuğa düşen sevgi ve ilgi payı azdır. Çocuğun eğitimi yetersizdir. Hazır olmadığı çağlarda bağımsızlığa zorlanır. “Saldım çayıra Mevlam kayıra” anlayışı hakimdir.
Demokratik tutum: En sağlıklı tutum; yeterli sevgi, yeterli disiplin, yeterli eğitim, yeterli hoşgörülü tutumdur. Çocuklara şartsız sevgi gösterilir. Onların kişiliklerine ve bağımsızlıklarına saygı göstermek gerekir. Normal başarı beklemek sureti ile çocukları kabul etmek gerekir. Demokratik anne ve babalar çocukları ile dürüst ilişki içindedir. Onlara sorumluluk verirler. Şefkatli ve tutarlı bir disiplin anlayışları vardır. Bu durumda çocukların kendilerine güveni artar ve daha gerçekçi olurlar.
Hoşgörü sahibi olmak: Anne-babanın çocuklarına karşı hoşgörü sahibi olmaları, çocukların bazı kısıtlamalar dışında, arzuladıkları diledikleri biçimde gerçekleştirmelerine izin vermeleri anlamına gelir. Anne-babanın hoşgörüsünün normal bir düzeyde gerçekleşmesi, çocuğun kendine güvenen, yaratıcı, toplumsal bir birey olmasına yardım eder.
Aşırı hoşgörü ve düşkünlük: Aşırı hoşgörü ve düşkünlük çocuğu bencil yapar. O, daima diğerlerinin dikkatini çekmek ve kendisine hizmet edilmesini ister. Böyle çocuklar, ev içinde ve dışında çok zayıf bir sosyal uyum gösterirler.
Reddetme: Reddetme, bir anlamda, çocuğun sağlık hizmetlerini aksatarak, ona düşmanca duygular beslemek şeklinde tanımlanabilir. Bu ortamdaki çocuk yardım duygusundan uzak, sinirli, duygusal kırıklıkları olan diğerlerine özellikle kendisinden küçük ve zayıflara karşı düşmanca duygulara sahip bir birey olabilir.
Baskı altında bulundurma: Anne ve babadan birisi ya da her ikisinin baskısı altında olan çocuk nazik, dürüst ve dikkatli olmasına karşılık çekingen, başkalarının etkisinde kolay kalan aşırı hassas bir yapıya sahip olabilir.
Suçlayan, cezalandıran ve sürekli karışan anne-babaların çocuklarının kolayca ağlayan çocuklar olduğu görülür. Baskı altında büyüyen çocuklarda, genellikle isyankar tutumlarla birlikte, aşağılık duygusu da gelişebilir.
Çocuklara boyun eğme: Çocuklarına boyun eğen anne ve babalar, evde onların egemenliğini kabullenen kişilerdir. Bu tür ailelerde çocuklar anne ve babalarına hükmeder ve onlara çok az saygı gösterirler. Bu çocuklar yalnız anne ve babalarıyla yetinmeyip, zamanla ev dışındaki kimselere de egemen olmanın yollarını arayan birer birey haline dönüşürler.
Çocuk ayırma: Bütün çocuklarını eşit düzeyde sevdiklerini söylemelerine rağmen bir kısım anne ve babanın, bazı çocuklarını daha çok sevdikleri gözlenmektedir. Böyle durumlarda anne ve babalar sevdikleri çocukları diğerlerinden ayırarak onları kayırırlar. Aşırı sevgi gören bu çocuklar daha çok anne ve babalarıyla oyun oynamayı yeğlerken akranlarıyla olan ilişkilerinde, saldırgan ve baskılı bir görünüm içindedirler
ÇOCUK PSİKİYATRİSİNDE
ACİL DURUMLAR
Psikiyatrik acil durum insanın düşünce, duygu ve davranışlarında aniden meydana gelen değişiklerle ortaya çıkan patolojik bir tablodur.
Bazen zorlayıcı koşulların ağırlığı, ani ortaya çıkışları ya da bireylerden kaynaklanan nedenlerle sorunun çözümünde ve yeni beliren duruma uyum becerisinde bir yetersizlik görülür. Sorun karşısında kişi başarısız olur. Sorunun çözümündeki bu başarısızlık bireyde anksiyete yaratır. Anksiyete uyum becerisinin daha da bozulmasına yol açar. Giderek artan bir ümitsizlik, panik hali ve hatta depresyon ortaya çıkar. Bu kısır döngü içerisinde birey bozulan ruhsal dengesini yeniden düzenlemek için bir takım ümitsiz girişimlerde bulunur.
Belirtilerine göre çocuk psikiyatrisindeki acil durumları gözden geçirdigimizde ;
Sıklıkla intihar ile birlikte giden depresyon, intihar tehdidi ya da girişimi.
Belirgin anksiyete ve korkular, ani başlayan kekemelikler.
Önü alınamayan somatik yakınmalar, konversiyon belirtileri.
Ani başlayan olağan dışı ruhsal belirtiler. Akut okul korkusu ya da okula gitme direnci.
Adam öldürme, saldırganlık, ani cinsel kontrolsüzlük, yangın çıkarma, uygunsuz durumda tutuklanmalar gibi suça yönelik davranışlar.
Bazen intihar girişimi ile birlikte görülebilen evden, okuldan kaçmalar.
İntihar girişiminde bulunan çocuk gerçekten ölme arzusunda olabileceği gibi, bu davranışı ile çaresizliğini ve umutsuzluğunu dile getirmek amacı da gütmüş olabilir.
Çocuk, yetişkinlerle olan deneyimlerinden sonra;
Ölümü bir savunma olarak kullanmayı,
Başkalarıyla mücadelede kurtarma aracı olarak kullanabilmeyi,
Ölümün başkalarını uyarmak için nasıl kullanılacağını,
Ölümün anlamını öğrenmektedir.
Çocuklarda intihar girişimi nedenlerinin başlıcaları ise:
Kaybedilen, çok sevilen objeye kavuşmak için(ana-baba ölümü gibi),
Ölüm ne demektir anlama isteği,
Başkalarını yönetme, onları cezalandırma isteği,
Sıkıntı belirtisi olarak intihar etme,
Öfkenin, suçluluk, depresyonun içe alınması
Ele alınması gereken bir başka acil psikiyatrik durum: Kısa veya uzun süreli anne veya anne yerinde olan yetişkinden ayrılma bebeklerde ve çocuklarda değişik patolojik tepkiler ortaya çıkarabilir.
Çocuklarda okula gitmek istememe okul korkusu olarak adlandırılmaktadır. Çocuk birden bire okula gitmek istemez, zorlamalar karşısında anksiyete duyar, panik içine gider, midesi bulanır, kusar, ağlar, gitmemekte direnir
Çocuklarda ele alınması gereken acil psikiyatrik durumlardan bir başkası da ani başlayan kekemeliktir. Kekemelik yedi yaşından önce ortaya çıkan bir konuşma bozukluğudur.
Medikal acil psikiyatrik durumlar: Ciddi anoreksiya nervosa, insülin kullanmanın reddedildiği diabet vak’aları, ruhsal sorunların alevlendirdiği fiziksel bozukluklar, çocuğu ilgilendiren önemli ameliyatlar, hastaneye yatış ve kronik, ölümcül hastalıklar.
Bir çocuğun etkilenmesi;
a) Çocuğun gelişim düzeyi,
b) Çocuğun daha önceki uyum ve yetenekleri,
c) Ana baba-çocuk ilişkisinin daha önceki durumu,
d) Daha önceki aile dengesi,
e) Hastalanma ya da yaralanmanın niteliği, tutulan organ, tedavi koşulları ve süresi, hastalığın yarattığı kalıcı eksiklik ve kısıtlılıklar,
f) Çocuk ve ailenin hastalığa verdiği anlam, hastalık öncesi olaylar
gibi etkenlere bağlıdır.
Tedavi ve Yaklaşım
Çocuk psikiyatrisinde acil tedavi yaklaşımında amaç çocuk ve ailenin duygusal kriz durumunun erken psikiyatrik tedavisidir. Etkin bir kriz tedavisi programı şu koşulları içermelidir:
Krizdeki aile ve çocuğun erken tanısal değerlendirilmesi.
Acil durumu ortaya çıkaran ve onun niteliğini belirleyen belli başlı etkenlerin açığa çıkarılması.
Çocuğun güçlüğünün kısa zamanda ortadan kaldırılması için özgün ve pratik bir yönlendirme ile, ailenin tedavi planı içine etkin olarak katılmanın sağlanması.
Hastane tedavisi gerektiren az sayıda çocuk için psikiyatrik bir merkeze yatırılma olanaklarının bulunması.
Çocuğun ve ailenin izlenmesi ve terapisi için uygun klinik düzenlemelerin yapılması.
Tedavi sürecinin bir uzantısı olarak, ailenin uzun süreli gözetim ve sorumluluğunu üstlenecek kurumun saptanabilmesi yönünden çeşitli toplumsal kurumlar, klinikler ve okulların işbirliğinin sağlanması.
Tedavicilerin çalışma koşullarında, programın gereksinimlerine göre uyarlanabilecek esnekliklerin hazırlanması.
Çocuklarda acil durumların tedavisi; ilaç tedavisi, psikoterapi, çocuğun tedavi merkezlerine ya da devlet kurumlarına yerleştirilmesi, koruyucu aile yanına verilmesini içerir.
Burada sözü geçen acil durumların tüm hekimler ve ebeveynlerce iyi bilinmesi ve zamanında müdahale, olası riskleri en aza indirmede ve tedavi etkinliğinin artmasında çok önemlidir. Geciken müdahale tedaviyi daha fazla zorlaştırabilmekte ve kimi zaman sorunların kronikleşmesine neden olabilmektedir.
BOŞANMA VE
ANNE BABA AYRILIĞI
Aile, çocuğun kişilik gelişimi, ruh ve beden sağlığı açısından büyük bir önem taşır. Çocuğun sağlıklı aile ilişkilerinden mahrum kalması, onun duygusal gelişimini etkilediği gibi bedensel ve zihinsel gelişimine de olumsuz etkide bulunur.
Aile, çocuğun kişilik gelişimi, ruh ve beden sağlığı açısından büyük bir önem taşır. Çocuğun sağlıklı aile ilişkilerinden mahrum kalması, onun duygusal gelişimini etkilediği gibi bedensel ve zihinsel gelişimine de olumsuz etkide bulunur.
Çocuğun Yaşayabileceği Davranış Sorunları
Diğer insanlarla başarılı ilişkiler kuramaması sonucu, sosyal gelişmede gecikme ve olumsuz davranışlar görülebilir.
İlk beş yıl içinde anneden mahrum kalmanın suçlu davranış yapısının gelişimine neden olabileceği ileri sürülmektedir.
Anne ve babasının ayrılması sonucu kekeme olan, altını ıslatan, sınıf içinde uyumsuz ve başarısız olan çocuk örnekleri çok sayıdadır.
Anne ve babasının çatışmasına hakem olmak zorunda bırakılan çocukta tedirginlik başlar.
Anne ve babasının ilgisini çekmek için yaramazlık, aşırı hareketlilik ya da aslı olmayan bedensel şikayetler görülmeye başlar.
Anne babadan ayrı yaşamanın ayıp bir olay olduğu düşüncesi ile ya arkadaşlarından saklar ya da yalan söyleyerek anne ve babası ile sürekli birlikte olduğunu anlatmaya çalışır.
Çocuk ancak resimlerinde kendi iç dünyasını mükemmel bir şekilde ortaya koyar. Aile resmi yaparken çocuğuna sarılmış anne ve babayı resmeder, anne ve babasının ayrılığını reddederek resminde “Anneciğim babacığım, sizleri özledim, yanıma gelin!” der. Ya da anne-babasını tümüyle inkar ederek, büyükannesiyle bir güneşi aile resmi olarak çizer veya yüzü ve organları çizilmemiş bir insan resminin anne-babası olduğunu söyler. İç dünyasındaki çatışmaları ifade eder ve var olanı gerçek dışıymış gibi göstermeye çalışarak, kaçma yolunu dener.
Erkek çocuklarda baba otoritesinden, kız çocuklarda ise anneden uzaklaşma görülür. Bozuk aile düzeninden kızların daha fazla etkilendikleri görülür.
Anne ve babanın çocuk önünde kavgaya girişmesi, kendini koruyacağını düşündüğü kişilerin kontrollerini yitirdiklerini görmesini sağlar.
Evlilikte düzen bozulurken “tatlı ve uyumlu bir ortamı” sürdürme çabası çocukta hayatta karşılaşabileceği olaylara karşı bir güvensizlik yaratabilir.
Boşanıldıktan sonra eşler yeni sosyal çevrelere gireceklerdir. Bu çevrelerdeki kişileri çocuk uzakta olan ebeveynin yerine konulan kişiler olarak niteleyeceğinden , yanındaki ebeveyne karşı kızgınlık duyabilir.
Anne ve Babaya Öneriler
Anne ve babanın ayrıldıktan sonra uygarca ilişkilerini sürdürmeleri gerekmektedir.
Boşanmanın ne demek olduğu açık bir dille çocuğa anlatılmalı, anne ya da babası hakkında hiçbir zaman kötü bir söz söylenmemelidir.
Anne ve babası eski eşinden öç almak düşüncesiyle çocuğu diğer ebeveyninden yoksun bırakmamalıdır.
Çocuğu sevme yarışı içine girerek, abartılmış bir şekilde eğitilmesine çalışılmamalıdır.
Tartışmalar yaşamın olağan bir parçasıdır. İki insan arasındaki geçimsizliğin belirtisi olan tartışma anlaşmazlığın çözümü için harcanan çabadır. Bu nedenden ötürü “Biraz kızgın olduğumuz için birbirimize bağırıyoruz, ama buna rağmen birbirimizi çok da severiz” gibi bir açıklamadan sonra çocuğumuzun tartışmaya tanık olması faydalı ve yararlı bir yaşantıdır.
Eğer anlaşmazlıklarınızı açığa vurmakta ısrar ederseniz, çocuğunuz ikiliklerle dolu bir dünyada yaşamayı öğrenecektir. İkilik, hissettiği gerçekle, anne ve babanın yaratmak istediği ve onun da inanmış gibi göründüğü dünya arasındaki uyumsuzluktan ileri gelmektedir.
İHMAL VE İSTİSMAR
1985 Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan tanımda, çocuk istismarı, çocuğa yönelik bir yetişkin, toplum ya da ülkesi tarafından çocuğun sağlığını, fiziksel , psiko-sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen, bilerek ya da bilmeyerek yapılan davranışlar olarak kabul edilmiştir. Davranışın mutlak, çocuk tarafından algılanması veya yetişkin tarafından bilinçli olarak yapılması şart değildir.
Çocuk istismarını
ekonomik,
fiziksel,
cinsel,
duygusal istismar,
ihmal
olmak üzere beş alt grupta incelemek
gerekmektedir.
Ekonomik İstismar
Fiziksel Belirleyiciler: Büyüme ve gelişme geriliği, giyimde bakımsızlık veya uygunsuzluk, ellerinde, yüzünde çatlaklar, kimyasal etkenli yaralar, lekeler, fiziksel işlerin etken olduğu yaralanmalar, sürekli hastalanma, sürekli solunum güçlüğü çekme, bedensel şikayetler, halsizlik, enerjisi azalmış görünüm, fiziksel veya tıbbi ihtiyaçlarının göz ardı edilmesi.
Davranışsal Değişiklikler: Nörotik belirtiler (uyku bozukluğu, oyunda kısıtlılık veya ketlenme), dikkat toplamada, ilgi göstermede zorlanma, akademik başarıda bozulma, derslerde uyuklama, derse geç kalma ya da yoğun devamsızlık durumu gösterme, yaşına veya içinde bulunduğu duruma uygunsuz olgunlukta davranma, uçucu madde kullanma, suça eğilimlilik, çalışmak zorunda olduğunu ifade etme, geleceğe ilişkin umutsuz yoğun endişe.
Fiziksel İstismar
Fiziksel Belirleyiciler: Açıklanamayan morluk ve darbeler, yanıklar, kırık, çıkık ve ısırıklar.
Davranışsal Değişiklikler: Cezayı hak ettiğini düşündüren ya da gösteren tavırlar, erişkinlerle iletişime girmekten kaçınma, çocuk ağlaması duyduğunda yoğun tepki gösterme, davranışsal olarak uçlarda bulunma. Ebeveynlerinden ve eve geri dönmekten korkma ve ailesinden zarar gördüğünü ifade etme, boş ve donuk bakışlar, çevresine karşı kayıtsız tavırlar, muayene sırasında ağlayarak, tepki vermeme, sorulara çok kısa olarak veya seslerle karşılık verme, yaşına veya içinde bulunduğu duruma uygunsuz olgunlukta davranma, dikkat çekmek için manevralar yapma, sadece yüzeysel ilişkiler kurabilme, gerçek ihtiyaçlarının farkında olamama veya göz ardı etme, bunun yanı sıra sürekli ilgi ihtiyacı.
Cinsel İstismar
Fiziksel Belirleyiciler: Oturmakta ve yürümekte zorluk, yırtılmış, lekelenmiş veya kanlı iç çamaşırı, genital organlarda ve anal bölgede ağrı, yanma ve kızarıklık, şişlik, kaşınma, idrar yapma sırasında ağrı, kanama, morluklar, yırtıklar, akıntı, özellikle puberte öncesi cinsel yolla bulaşan hastalıklar, azalmış anal sfinkter tonusu, hamilelik.
Davranışsal Değişiklikler : Örneğin, Beden eğitimi dersinde üstünü değiştirmeyi ya da derse katılmayı reddetme, geri çekilme, sürekli hayal kurma eğilimi gösterme, çocuksu davranma ve derslerde dikkat toplamada, ilgi göstermede zorlanma, akademik başarıda bozulma, zayıf akran ilişkileri, evden kaçma davranışı gösterme, bakım veren tarafından ya da başka bir yetişkin tarafından istismara uğradığını belirten ifadeler, intihar eğilimi, uygunsuz cinsel davranışlar, yakın ilişkilerde cinsel yakınlığı ayıt edememe, cinsel davranışlarda artma.
Duygusal İstismar
Fiziksel Belirleyiciler: Konuşma bozuklukları, fiziksel gelişiminde duraklama, büyüme-gelişme geriliği, aşırı hareketli veya yıkıcı/zarar verici davranış örüntüsü.
Davranışsal Değişiklikler: Stereotipik bozukluklar (Emme, ısırma, sallanma vb.), davranım veya özel öğrenme bozuklukları, nörotik belirtiler (uyku bozukluğu, oyunda kısıtlılık veya ketlenme, uygunsuz ya da olağan dışı korku ifadesi), Psikopatolojik belirtiler (histerik tepkiler, obsesyon ve kompulsiyonlar, fobi ve psikosomatik rahatsızlıklar)
İhmal
Fiziksel Belirleyiciler: Büyüme ve gelişme geriliği, sürekli aç olma, temizlik ve giyimde bakımsızlık veya uygunsuzluk, çocuğun nüfus cüzdanının olmaması, tehlikeli durumlarda veya uzun sürelerle ebeveyn kontrolünden yoksun olma (ailenin çocuk hakkındaki soruların yanıtlarını bilmemesi, tutarsız cevaplar vermesi). Fiziksel veya tıbbi ihtiyaçlarının göz ardı edilmesi, terk edilme ya da evden kovulma, zehirlenme, silahla yaralanma, kazaya uğrama, çocuğun yakınlarının bağımlılık yapan maddeleri kullanıyor olması ve çocuğun bunlara maruz bırakılıyor olması.
Davranışsal Değişiklikler: Dilenme, haraç kesme, yemek çalma, okula erken gelip geç çıkma, okula az gelme, sürekli yorgun, halsiz olup ders sırasında uyuklama, yaşına veya içinde bulunduğu duruma uygunsuz olgunlukta davranma, sürekli ilgi ihtiyacı, alkol, madde kullanımı, suça eğilimlilik ve bakım veren olmadığını ifade etme, zorunlu eğitim çağında olduğu halde okula gitmemesi.
Çocuk İstismarı Konusundaki Gerçekler
Çocuklar istismar hakkında yalan söylemezler. Bu konuda hikayeler uyduranlara çok nadir rastlanır.
İstismarın kısa ve uzun süreli etkileri çocuğun duygusal ve fiziksel sağlığı açısından çok önemlidir.
Cinsel istismara her sosyo-ekonomik grupta rastlanmaktadır.
Kız çocuklarda enseste, erkek çocuklarda ise pedofiliye diğer istismar türlerinden daha sık rastlanmaktadır.
Çocukların görünüşü ya da davranışı istismara neden olamaz. Anlamını dahi bilmedikleri olayları kışkırtmaktan dolayı çocuklar suçlanamaz.
Çocuk İstismarı Konusundaki Gerçekler
6. İstismarcının tercih ettiği yer genelde çocuğun tanıdığı, bildiği yerlerdir. Okul ve okul çevresi, ev ve okul arasındaki yol, bir arkadaş ya da akrabanın evidir.
7. Çocuğun rahat ve gevşek olduğu zamanlar, oyun zamanları, banyo zamanı ya da yatma saati istismarcının tercih ettiği zamandır.
8. Olguların %80-95’inde istismarcı, çocuğun tanıdığı, normal görünümlü biridir.
9. Kadın istismarcılar erkeklere oranla sayı olarak daha azdır, ama vardır.
İstismara Uğramış Bir Bireyle Görüşmede Dikkat Edilmesi Gerekenler
“Nasıl-Ne” soruları
Onu anladığınızı hissettirin
Sıcak, duyarlı, spontan olun
İletişimi açık bırakın
Birey olduğunu unutmayın, yapıcı olun
Kapınızın her zaman açık olduğunu hissettirin
İlişki oluşturun
İstismara Uğramış Bir Bireyle Görüşmede Dikkat Edilmesi Gerekenler
Dikkatli dinleyin
Duygularla başa çıkın
Konuşmaya teşvik edin
Sakin olun
Kendi kararlarını vermesine yardım edin
Güvenilir ve doğal olun
Paylaşımcı olun
Çocuk İstismarı Nasıl Tanınır?
Çocuğu hastaneye getirmede açıklanamayan gecikme,
Öykünün çelişkili olması,
Fiziksel bulgulara uymayan öykü,
Şüpheli travma öyküsünün birden fazla olması,
Anne-babanın kazayı bir kardeşe ya da yabancı kişilere yüklemesi,
Çocuk İstismarı Nasıl Tanınır?
Çocuğun kendisine kazanın yüklenmesi,
Çocuğun hastane hastane gezdirilmesi,
Çocuğun anne-babayı suçlaması,
Anne- babanın çocukken istismara uğrama öyküsü,
Anne-babanın çocuktan gerçekçi olmayan beklentilerinin olması.
Çocuk İhmal ve İstismarını Önleme
Derece Önleme: Toplumu bilgilendirme
Derece Önleme: Risk gruplarının desteklenmesi
Derece Önleme: Etkilenenlere müdahale ve olayın yenilenmesini önleme
1.Derece Önleme Çalışmalarında Eğitim
Yaşlar Bilgilendirme Konuları
18 Ay Çocuğunuza beden bölgelerinin adlandırılmasının öğretin.
3-5 Yaş Bedenin özel bölgelerini ve cinsel yaklaşımlara hayır demeyi öğretin.
5-8 Yaş Eve güvenli geliş planı yapın. Cinsel anlam içeren dokunuşlarla diğer dokunuşları ayırt etmeyi öğretin. Korkutucu yaşantılarını anlatması için yüreklendirin.
8-12 Yaş Güvenli olmaya yerler ve buralarda nasıl hareket edeceğini öğretin. Ailenin onayladığı/onaylamadığı cinsel davranışları tartışın.
12-18 Yaş Tecavüz, cinsel zorlama, gebelik, cinsel yola bulaşan hastalıklar hakkında bilgilendirin.
İstismarı Önlemede Aileye ve Öğretmenlere Öneriler
1. Öğretin;
Bedeninin özel olduğunu, kadın ya da erkek olduğunu,
Şiddetin, güç kullanmanın nedenlerini, doğru bir sorun çözme yöntemi olmadığını,
Kendisinin hiç kimsenin malı olmadığını,
Hiç kimse tarafından kötü muameleye maruz bırakılamayacağı,
Çocuk olmasından, insan olmasından kaynaklı sahip olduğu hakları
Hayatına sahip çıkabileceğini.
2. Dinleyin; Özellikle bir şeyleri anlatmak istiyorsa,
3. Zaman ayırın; ve ilgilenin,
4. Tanıyın; Arkadaşlarını, bakıcıları, oynadığı alanları,
5. İzleyin; istismarı önleme programlarını başlatın,
6. Konuşun; İstismar hakkında
7. Danışın; Çocuğunuzun ya da başka çocukların istismarından şüpheleniyorsanız
2.Derece Önleme Çalışmalarında Eğitim
Risk Gruplarına Yönelik Yapılabilecek Çalışmalar
Risk gruplarının belirlenmesi,
Riskli aile ve çocuklarının izlenmesi,
Sosyal hizmetlerle işbirliği/ bildirme
Uygun bilgilendirme ve görüşme,
Psikolojik destek-danışma.
3.Derece Önleme Çalışmalarında Eğitim
İstismar durumunda yapabilecekleri ve yapmaması gerekenler konusunda bilgilendirme,
İstismar durumunda çocukların yapmaları gerekenler ve sonuçları (aile, okul, hukuk)
İstismar durumunda okul, yönetici ve öğretmenlerin yapacakları (gizlilik, yeniden uyum sağlama, eğitimin desteklenmesi...)
Arkadaşına yardım programları (MEB-UNİCEF, 2003).
Okul veli, öğrenci ve personeline psiko-sosyal müdahale programları
DEPRESYON
Bir duygu durumu bozukluğu olan depresyon sadece üzüntü, keder gibi duygularla açıklanamaz, birden fazla belirtinin bir araya geldiği bir hastalık olarak tanımlanır. Gerçektende depresyon, sıradan bir sıkıntının çok ötesine geçmiş olan sürekli bir duygu durum bozukluğudur. Üstelik tedavi edilmediğinde intihar gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilir.
Çocuğunuz Depresyon Yaşıyor mu?
1. Çoğu zaman kendini üzüntülü ve bomboş hissediyor mu?
2. Çoğu zaman sıkıntılı ve huzursuz biri mi?
3. Bütün aktivitelere karşı ilgisini tamamen yitirdi mi?
4. Kendi kontrolü dışındaki şeylerden kendini değersiz, çaresiz ve aşırı suçlu hissediyor mu?
5. İştahında (aşırı iştah kaybı veya iştahsızlık) ya da kilosunda ( artış veya genellikle azalma) belirgin bir değişme var mı?
6.Uyumakta zorluk çekiyor mu?
7. Davranışlarında/ konuşmasında hızlanma ya da yavaşlama var mı?
8. Bitkin ve enerjisiz mi?
9. Konsantre olmakta veya karara vermekte güçlük çekiyor mu?
10. Ölümle ilgili tekrarlayan düşünceleri var mı? Yada kendini yaralamayı ya da öldürmeyi düşünüyor mu?
Tedavi
1. İlaç Tedavisi: Tetrasiklik antidepresanlara genellikle 12 yaşından sonra başlanır. 6-12 yaş arası çocuklara trisiklik antidepresan verilir (imipramin, klomipramin vs...) .
2. Grup Tedavisi
3. Oyun Tedavisi
4. Aile Tedavisi
YAS VE YASA MÜDAHALE
Farklı gelişimsel dönemdeki çocukların ölümün anlamına ilişkin kavramsal anlayışları farklıdır. Yasın görünümü ve sonuçları, çocuğun bu durum yaşandığı anda sahip olduğu ölümle ilgili kavramların gelişimine bağlıdır.
Normal Yas Süreci
İnkar Dönemi
Arama ve İsyan Dönemi
Çökkünlük ve Onarma Çabaları Dönemi
Yeniden Bütünleştirme ve Yapılandırma.
Aileye ve Öğretmenlere Öneriler
1. Açık ve dürüst iletişim
Yaşa uygun açıklamalar yapın
Soyut açıklamalardan uzak durun
Ölüm bir seyahat ya da uyku olarak açıklamayın
. Bilişsel beceri kazanmaları için süre tanıyın
Sorulara ve konuşmaya izin verin
Kısa konuşmaları kabul edin
Fotoğraf albümlerine bakın
Çocukların mezarı ziyaret etmeleri sağlayın
Çocukların oyunlarını kabul edin
3. Kaybı gerçek hale getirin
Çocuğun cenaze törenine katılmasına izin verin
Kendi duygularınızı saklamayın
Ölen kişiyi hatırlatan şeyleri ortada bırakın
4. Duygusal başa çıkmayı kolaylaştırın
Gereksiz ayrılıkları önleyin
Çocuklarla ana babalarına veya kendilerine bir şey olacağına ilişkin kaygıları hakkında konuşun
Çocuklarla suçluluk duyguları hakkında konuşun
Yaşadığı zor durumla baş edebilmesi için çocuğun, oyun oynamasını, spor yapmasını, farklı sosyal aktivitelere yönlendirilmesini sağlayın
OKUL FOBİSİ
Okul fobisi kuvvetli bir endişe nedeniyle çocuğun okula gitmeyi reddetmesi ya da bu konuda isteksiz görünmesidir.
Okul fobisi olan çocuklar okula olan isteksizliklerini tipik bir biçimde bedensel yakınmalarla dile getirirler. Mide bulantısı, karın ya da baş ağrısından şikayet ederler. Okula gitmemelerine karar verilir verilmez belirtiler kaybolur. Ertesi gün aynı şikayetler yine ortaya çıkar.
Öğretmene Öneriler
Okul fobisi olan çocukların annelerinin de okula gelmeleri ve çocuk kendini rahat hissedene kadar sınıfta kalmaları sağlanabilir.
Çocuğun okulda kalma süresi önce bir saat, sonra yarım gün, sonunda tam gün olarak kademeli şekilde arttırılabilir.
Her türlü olumlu ve olumsuz duygunun sınıfta paylaşılmasına olanak sağlanmalıdır.
Öğretmenin çocuklar arasında kıskançlık ve düşmanlık duygularını körüklememesi için bir öğrenciyi sınıfın gözdesi haline getirmemesi gerekmektedir
ÖĞRENME BOZUKLUKLARI
Zekası normal ya da normalin üstünde olan bireylerin standart testlerde yaş, zeka düzeyi ve aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda okuma, matematik, yazılı anlatımda beklenilenin önemli ölçüde altında olmasıyla tanısı konulan bir bozukluktur.
Öğrenme Bozukluğunun Sınıflandırılması
Okuma Bozukluğu (Disleksi)
Matematik Bozukluğu (Diskalkuli)
Yazılı Anlatım Bozukluğu (Disgrafi)
Başka Türlü Adlandırılamayan Öğrenme Bozukluğu
Öğrenme Bozukluğunun Nedenleri
Nörolojik Nedenler
Genetik-Kalıtımsal Nedenler
Çevresel Nedenler
DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) aşırı hareketlilik, kısa dikkat süresi ve dürtüsellik ile karakterize bir bozukluktur.
DEHB ve Öğrenme Güçlüğü
Hiperaktif çocuklar da okulda en az diğer arkadaşları kadar başarılı olabilirler. Bir çocuğun hiperaktif olması onun yeterince zeki olmadığı anlamına gelmez. Bu çocuklar düzensiz ve dikkatsiz olabilirler, fakat bu onların öğrenme yeteneklerinin olmayışından değil, hiperaktiviteden kaynaklanmaktadır. Göz önünde bulundurulması gereken hususlardan biri; DEHB'li çocukların önemli bir bölümünün öğrenme güçlüğü de çektiğidir. Genel zekâ testlerinden elde edilen verilere göre bu çocukların normal bireylerin çok gerisinde olmadıkları anlaşılmaktadır. Ancak bunlarda öğrenme güçlüğünden kaynaklandığı varsayılan akademik başarısızlıklar daha belirgindir.
DEHB İle İlgili Olarak Her Öğretmenin Bilmesi Gerekenler
DEHB bütün dünya çocuklarının %5’inde görülmektedir.
Nörobiyolojik bir bozukluktur.
Farklı üç tipi vardır.
Tüm DEHB’si olan öğrenciler birbirlerine benzemezler.
Diğer bozukluklar ile birlikte görülme olasılığı vardır: Özel öğrenme güçlüğü, karşı koyma-karşı gelme bozukluğu, anksiyete, depresyon, davranım bozuklukları vs.
Bir çok çocuk için ilaç oldukça etkilidir.
Yaşa-uygun gelişimsel becerilerde 2-4 yıllık bir gerileme olabilir.
Ergenlikte DEHB tümüyle kaybolmaz.
Bazı davranışları, nörotransmitterlerdeki yetersizliklere bağlıdır.
OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK (OKB)
Obsesif kompulsif bozukluk, biyolojik bazlı psikiyatrik bir bozukluktur. Çocuklarda endişeli düşünceler (obsesyonlar) ve zaman alan ritüellerle (kompulsiyonlar) kendini gösterir.
Obsesyon; tekrarlayıcı ve zorlayıcı duygu ve düşüncelerdir.
Kompulsiyon sayma, kontrol etme ya da kaçınma gibi bilinçli, standardize, tekrarlayıcı düşünce ya da davranıştır. Obsesyonlar kişinin anksiyetesini arttırırken, kompulsiyonlar kişinin anksiyetesini azaltırlar
Öğretmen ve Velilere Öneriler
Çocuğunuzda OKB olduğundan şüpheleniyorsanız okul rehber öğretmeninden veya konunun uzmanından yardım isteyin. Erken tanı önemlidir. Yetişkinlikte OKB tanısı alanların 1/3-1/2'sinde hastalığın başlangıcının çocukluk veya ergenlik döneminde olduğu saptanmıştır
Çocuğunuza destek olun. Obsesyon gerçek olmasa bile çocuğunuzun hissettiği endişe gerçektir, onu anlamaya ve sakinleştirmeye çalışın.
Dikkatini başka yöne çekerek, çocuğunuzun obsesif kompulsif davranışlarını en aza indirmeye çalışın. Çocuklar genellikle bir oyuna ya da aktiviteye yoğun biçimde konsantre olduklarında obsesyon ve kompulsiyonları yaşamazlar.
OKB’si olduğunu anlar anlamaz, çocuğunuzu tedavi ettirin. OKB için birincil tedavi ilaçtır. Psikiyatrların başlatacağı tedavide aktif rol almanız ve destekleyici olmanız önemlidir.
Obsesif çocuklar erişkinlerden farklı olarak belirtilerine ailelerini de ortak edebilirler. Tekrarlayıcı sorularına yanıt beklerler, ailelerinin kompulsiyonlarına katılmalarını isterler. Çocuğunuz kendini güvende hissetmek için soru soruyorsa bu soruyu kendisine sormasını sağlayın; eğer kompulsif ritüellerine katılırsanız bu çocuğunuzun obsesyonlarına yeteri kadar inandığınızı ve onu “korumak” istediğinizi kanıtlar, böyle bir olasılık da çocuğunuz için korkutucu olabilir.
Çocukların sevgi ve ilgi ihtiyaçlarının eksiksiz karşılayın.
Çocukta kaygı uyandıracak durumları saptayarak pedagojik yaklaşım sergilemeye çalışın.
Özellikle disiplin yöntemlerinizin etkilerini gözden geçirin.
Anne baba olarak davranışlarınızda tutarlı olun.
Çocuğunuzun gerçekleri doğrultusunda beklenti düzeyinizi ayarlayın ve çocuğunuzda kaygı uyandıracak beklentilerden uzaklaşın.
Korku ve kaygıların büyük bir kısmı öğrenilmiştir, çocuğunuzda bu kaygı ve korkuları tetikleyecek aşırı koruyucu ve mükemmeliyetçi davranışlardan kaçının.
UTANGAÇLIK VE İÇEDÖNÜKLÜK
Son zamanlarda çocuğum yabancıların yanında çekingen davranıyor. Ama onlarla tanıştıktan sonra bu tutumu ortadan kalkıyor.”
Utangaçlık duygusu, yabancılarla karşılaşma durumlarında artış gösterebilir. Bu da çocuğun büyüme döneminde normal kabul edilebilecek bir durumdur.
Öğretmeninin Yapabilecekleri
Toplum önünde konuşmaktan ya da sosyal iletişimden çekinme durumunun yaşanıp yaşanmadığını tespit edebilir.
Olumlu, destekleyici bir sınıf ortamı yaratabilir.
Çocuğa sosyal yeteneklerini arttırabilmesi için fırsatlar sunabilir.
Çocuğun sözlü sınavlarda endişe problemi yaşayıp yaşamadığını anne babaya bildirebilir.
YALAN SÖYLEME
Yalan söylemek, bir hatayı gizlemek amacıyla gerçeğe uygun olmayan bir girişimde bulunmaktır. Bu girişim sözle olabildiği gibi, jest yazı ve susmayla da olabilir. Sosyal bir davranış olan yalanın amacı başkalarını yanıltmaktır.
Nedenleri
Cezalandırılmaktan korkması
Hatalı veya yanlış olduğunu düşündüğü bir davranışı gizlemek istemesi
Olayları ve kendisini olduğundan farklı göstererek, başkalarının övgüsünü ve sempatisini kazanmayı istemesi
Çevresindeki yetişkinler de sık yalan söylemesi
Anne babalarının sevgisini başkalarıyla, kardeşleriyle paylaşmak istememesi
Aileleri tarafından yeterince sevilmediklerini ve kendilerine yeterli ilgi gösterilmediğini hissetmesi
Ailesinden hiç göremediği takdiri görebilmek ya da sürekli hale gelmiş takdiri devamlı kılmak istemesi
ÇALMA- HIRSIZLIK
Çocukta doğuştan mülkiyet kavramı yoktur, bu nedenle çevresinde gördüğü, hoşuna giden ya da gereksinme duyduğu eşyayı kendine mal etmeye ya da düşünmeden kullanmaya girişir. Çalma davranışı beş yaşına kadar bir sorun oluşturmaz.
Öneriler
Genellikle evin dışına taşmayan aşırma ve çalmalardan çok kaygılanmak gerekmez; ancak aşırmaların sık oluşu ve alınan objelerin değeri sorunun önemli olduğunu gösterebilir.
Ana-babaların çalmalar karşısında soğukkanlı davranmaları gerekir.
Çocukların izinsiz almalarında, çalmalarında en doğru yol alınan eşyanın geri verilmesidir.
Çocukları çalma alışkanlığından kurtarmak ve yeniden eğitim amacıyla alınacak önlemlerden biri, bireysel ve toplumsal haklara saygı göstermeyi ve sahip olma dürtülerine engeller koyabilmeyi öğretmektir.
Çocuklara 7-8 yaşlarından itibaren, uygun miktarda, düzenli harçlık verilmesi uygun olur.
Ana babaların davranışları dengeli ve tutarlı olmalı, aşırı sevgi ya da katı bir otorite üzerine kurulmamalı.
Meydan okuyan, anti-sosyal davranışlarını doğru göstermeye çalışan gençler karşısında ana baba ve eğitimcilerin tutarlı ve hoşgörülü, soğukkanlı davranışları başarının önkoşullarıdır.
Ciddi ve karmaşık durumlarda bir uzmanın yardımına da başvurulmalıdır.
TIRNAK YEME
Tırnak yeme, genellikle 3-4 yaşlarında görülmeye başlayan bir alışkanlıktır. Tırnak yeme bir güvensizlik belirtisi olarak kabul edilir. Aile içinde aşırı baskıcı ve otoriter bir eğitimin olması, çocuğun sürekli azarlanarak eleştirilmesi, kıskançlık, yetersiz ilgi ve sevgi, sıkıntı, gerginlik tırnak yemeye neden olan etmenlerdir.
Nedenleri
Aile içinde veya çok yakın çevrede tırnak yiyen model bir kişinin varlığı
Anne-babanın çocuğa yeterli ilgi ve sevgiyi gösterememiş olması
Ayrılık, ölüm gibi nedenlerle sevilen bir yakının kaybı
Kardeş kıskançlığı ( Yeni doğan kardeş, daha çok ilgi gören, daha başarılı bulunan kardeş)
Eleştiri, azar, alay, başkalarıyla kıyaslanma gibi gerginlik yaratan yaşantıların olması
Aşırı baskı, dayak ve katı disiplinin varlığı
Sıkıntı veren durumlarla sıklıkla karşı karşıya gelmek (ders çalışma, topluluk önünde konuşma v.b)
Aile içinde gerginlik yaratan durumlar ( Anne-baba tartışmalarına sıklıkla tanık olmak gibi)
PARMAK EMME
Parmak emme, çocuklarda 3-4 yaşlarına kadar görülen doğal bir davranıştır. Emme bebeğin doğuştan getirdiği en güçlü reflekslerden biridir. Bebek içgüdüsel olarak yaptığı bu davranıştan haz alır ve doyum sağlar.
Nedenleri
Parmak emme, psikolojik sorun ve gerginlikler sonucu gelişebilir.
Ayrılık, ölüm gibi nedenlerle sevilen bir yakının kaybı,
Eleştiri, azar, alay, başkalarıyla kıyaslanma gibi gerginlik yaratan yaşantıların olması,
Aşırı baskı, dayak ve katı disiplinin varlığı,
Anne-babanın çocuğa yeterli ilgi ve sevgiyi gösterememiş olması sonucu çocuğun kendini “sevgi” ve “güven” ortamında hissetmemesi,
Anne-babadan uzun süre uzak kalma,
Deprem, trafik kazası, şiddetli kavga gibi travmatik olayların içinde olma ya da böyle olaylara tanık olma,
Kardeş kıskançlığı gibi yaşantılar parmak emme davranışını geliştirebilir.
Çocuklar bir güçlükle karşılaştıklarında utanma ve sıkılma belirtisi olarak parmak emebilirler.
Bebeklik döneminde memeden erken kesilme, biberon ve yalancı meme kullanmama sonucu emme güdüsünün doyuma ulaşmamasıyla parmak emme gelişebilir.
KEKEMELİK
Psikolojik streslerin yoğun bulunduğu durumlarda artar (sınav kaygısı, çekinilen kişilerle konuşma zorunluluğu, korku, endişe duyguları yaratan ortamlar). Konuşma çok yavaş veya çok hızlı olabilir. Genellikle şarkı söyler, şiir okurken kekeme olmaz. Ağır durumlarda tekrarlayan vücut hareketleri konuşmaya eşlik eder. Örneğin elini dizine ya da masaya vurma, ayağını yere vurma, başını sallama, gözlerini kırpma gibi.
Ses, hece ve sözcüklerin tekrarı, uzatılması ya da konuşmanın akışını kesen duraklamalar şeklinde kendisini gösteren bir konuşma bozukluğudur.
Genellikle 12 yaşından önce, çoğunlukla 2-7 yaşları arasında başlar.
Erken yaşta başlayan geçici kekemelik durumlarında aile, çocuğa düzgün konuşmak için baskı yapmamalı, çocuğun kendi konuşmasına fazla dikkat göstermesine yol açılmamalıdır.
Kekemeliğin başlamasında korku en büyük rolü oynamaktadır.
Yayınlarda kekemeliğin oluşunda ailesel genetik bir yatkınlık kabul edilmektedir. Bundan başka bazı yayınlara ve gözlemlerimize göre kekeme çocukların anne ve babalarında obsesif-kompulsif kişilik özelliklerine, hatta nevroza sık rastlanmaktadır.
Tedavi
Çocuğun düzgün konuşması için sürekli zorlanmaması, konuşurken sabırla dinlenmesi, konuşmasının kesilmemesi; zaten kolaylıkla oluşan yetersizlik duygusunu pekiştirici tutumlardan (alay etme, utandırma, zorlanma gibi ) kaçınılması gerekir.
ALTINI ISLATMA (ENÜREZİS)
Altını ıslatma (enürezis), tekrarlayıcı nitelik taşıyan, istem dışı işemedir.
Genellikle çocuklar, mesane kontrolü gerçekleşinceye kadar yani ortalama olarak 2-3 yaşlarına kadar geceleri altlarını ıslatırlar. Gündüz kontrol iki yaş dolaylarında , gece kontrol ise 3,5-4,5 yaşları arasında kazanılır. Çocukların hemen hepsinin idrar ve dışkı kontrolünü kazandıkları 4 yaşından sonra alt ıslatmanın hala devam etmesi “enüresis” adını alır.
Davranışın Sönmesinde Anne-Baba Tarafından Uygulanabilecek Bazı Yöntemler
Kayıt Tutma ve Ödüllendirme
Sıvı Kısıtlanması ve Gece Uyandırma
Mesane Eğitim Eksersizleri
DIŞKI KAÇIRMA (ENCOPREZİS)
Organik bir neden olmaksızın, çocuğun üç dört yaşından itibaren dışkısını kontrol edemeyerek altını kirletmesine, encopresis denir. Enüresis’e (alt ıslatma) oranla daha az rastlanan bu bozukluk genellikle uygun olmayan tuvalet eğitimi, aile içi çatışmalar, annenin aşırı titizliği gibi nedenlerden kaynaklanabilir.
Daha çok erkek çocuklarda rastlanan bir durumdur. Genellikle altını ıslatmadan daha ağır bir ruhsal uyumsuzluktan söz edilebilir.
İki türde görülebilir.
Birinci tip dışkı kaçırma, yetersiz ve gevşek bir eğitim nedeniyle baştan beri dışkı tutma alışkanlığı kazanılmamıştır.
İkinci türünde ise dışkılama düzene girdikten bir süre sonra bozulmuştur. Bu durum genellikle ruhsal etkenlere bağlı olarak ortaya çıkar.
Nedenleri
Yeni bir kardeşin doğumu, anneden ayrılık, korkutucu olaylar, hastaneye yatış, okulöncesi eğitime başlama gibi tedirgin edici durumlar çocukta bir gerilime yol açar. Bu çocukların annelerinin temizlik ve titizliğe aşırı önem verişleri ve cezalandırıcı tutumları belirgindir. Çocuğun dışkılama eğitim çok baskılı bir yöntemle uygulanmıştır. Bir bakıma çocuk, bu davranışıyla hem annesinin ilgisini çekmekte, hem de ona başkaldırmaktadır. Başka bir deyişle anneyi en duyarlı yerinden yaralamaktadır. Çocukla anne arasında bir çekişme başlar. Cezalar, korkutmalar, dayaklar birbirini kovalar. Ancak anne bu savaştan yenik çıkar.
TİK BOZUKLUKLARI
Tikler, bir kas grubunda, yineleyen istemsiz hareketlerle belirli bir bozukluktur.
En sık görülenler göz kırpma, burun kıvırma, dudak oynatma, kaşları kaldırma gibi yüzdeki tiklerdir. Boyunda, gövde ve ekstremitelerde de görülebilir. Boğaz temizleme ya da öksürük şeklinde olanlar da vardır. Bir çocukta birden fazla tik görülebilir. Bazen biri biter biri başlayabilir. Geçici bir süre istemli olarak engellenebilirler.
Tedavi
Tiklerin tedavisinde çok yönlü yaklaşım zorunludur. Aileye danışmanlık, çocuğa psikoterapi ve davranış tedavisi gerekli olabilir. Tiklerin yoğunluğuna göre farklı ilaç tedavileri de verilebilir.
Çocuğa olumsuz davranışlardan kaçınılması, tik gözlendiğinde müdahale edilmemesi, eleştirilmemesi ve çocukla sağlıklı iletişim kurularak ihtiyaçlarının karşılanması tedavide önerilir.
YEME BOZUKLUKLARI
Anoreksiya Nervosa
Anoreksiya, sindirim sistemi ile ilgili psikosomatik bozukluklardandır. Yemek yemeği reddetme ya da kusma nedeniyle aşırı kilo kaybı görülür. Belirtiler çoğu kez yadsınır. Histerik kişilik yapısında daha çok görülür.
Genel olarak 12-18 yaşları arasında başlayan ve şişmanlamaya karşı ağır korku yüzünden bilinçli olarak aşırı zayıf kalma çabaları ile belirli bozukluktur.
Oluş Nedenleri
Biyolojik Etkenler
Anoreksiya nevroza da görülen endokrinolojik değişikliklerin ileri derecede aç kalmaya ve kilo yitimine bağlı olduğu, birincil bir endokrin bozukluk bulunmadığı görüşü yaygındır.
Psikososyal Etkenler
Psikodinamik açıdan anoreksiya nervozada ağır cinsel çocuksuluk , cinsel ilişki kurma ve gebe kalmaya karşı aşırı korku, gibi çekirdek çatışmalar tanımlanmıştır. Bu hastalarda çocuğun özerk gelişmesini güçleştiren, onun çocuksu kalmasını destekleyen bir aile patolojisinin bulunduğu savunulmuştur.
TEŞEKKÜRLER…
Halil KARAKUŞ
Rehber Öğretmen
5 Haziran 2008 Perşembe
DAVRANIŞ DEĞİŞTİRME YÖNTEMLER İ- Çocuklarda Davranış Bozuklukları
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder